10 Ağustos 2013 Cumartesi

Ek Gıda Maceramız - BLW (Bir Nev'i VEK (Ver Eline Kemirsin) )

Ek gıdaya geçişte izlenen yol, diğer her konuda olduğu gibi anne-bebek kombinasyonunda özelleşiyor. Annenin özelliklerini bebeğinkine ekliyor, annenin özenini bebeğin huylarına bölüyor, annenin rahatlığını bebeğin istekleriyle çarpıyorsunuz ve bulduğunuz formül bir diğerinkine mümkün değil uymuyor, tamamen size ve bebeğinize özgü tekil bir formül çıkıyor ki bunu sadece ve sadece siz ve bebek çözebiliyorsunuz. Siz tek başınıza değil, bebekle beraber.

O sebeple hiçbir konuda bebekle inatlaşmaya gelmiyor.


Anne karar veriyor. Şöyle yapıcam böyle yapıcam diye, ama bakalım bebek buna hazır mı ? Bebek öyle istiyor mu ?

Evet, ben BLW yapmayı nasıl planladığımı şurada yazmıştım.

Gelelim maceranın planlananla uyuşan ve dışlanan kısımlarına..

Önce basit kısımdan başliyim;


Alışverişimi yaptım ;


Mama sandalyesi olarak Mamas & Papas, Juice modelini aldık. İkea'da antilop stoklarda yoktu. Bizim aldığımız model de antilop gibi sade ve küçük. Katlanmıyor, sabit. Ama hemen hemen normal bir sandalye kadar yer kapladığı için bu pek problem olmuyor. Rengi de malzemesi de tasarımı da çok hoş.

http://www.mamasandpapas.com/product-juice-highchair-apple/400721100/type-i/

Sebze pişiriciİkeanın istesinde şu ürünü gördüm, ama benzeri Migrosta buldum ve oradan aldım. Markası Fackelmann.

Önlük olarak İkea'dan tersten kollu şekilde deli önlüğü gibi giyilen şu önlüğü beğenmeme rağmen stokta olmadığı için başka önlükler aldım. Önlükte en kilit nokta temizlemesinin kolay olması. Yani aslında pamuklu kumaştan önlükler çok da kullanışlı değil. Silmekle temizlenebiliyorsa ve çabuk kuruyorsa idealdir. Her gün kullanılacak çünkü artık bu minik şeyler. Ayrıca çok büyük olmamalı. Bebekler ek gıdaya başladıklarında zaten ellerini tam anlamıyla kontrol edemiyor, ağızlarını zor isabet ettiriyorlar. Bir de önlük ellerine kollarına dolaşacak kadar büyük olursa rahat edemiyorlar. Ben başlarda üstünün kirlenmesinden çekinmeyerek küçük bez önlükleri kullandım. Eliyle pratik yapabilsin, el ve ağız koordinasyonuna çalışabilsin diye. Bu minik pamuklu önlüklerden 3-4 tane edindim. Bir de cepli bir önlük aldım. Sevi bebe'nin. Bu aslında elindeki yiyeceği zırt pırt düşüren mini gurmeler için çok pratik. Sebze yere düşmeden bu cebe düşüyor. Ama bahsettiğim hareket özgürlüğü bu önlükte ilk başlarda sağlanamıyor. 2-3 hafta sonra geçtim bu cepli önlüğe ve rahat ettim. Çünkü tekstil kumaş değil, plastik gibi. Sadece siliyorum, yıkasam bile çabucak kuruyor. Arka kısmına geçirmeden üst tarafını yıkayıp temizleyebiliyorum.

Bu işin geyik kısmıydı.

Gelelim işin aksiyon kısmına;

İlk haftalar BLW uyguladım denebilir. Bu aslında dünden bugüne yeni bir icat değil. Birçok "doğal ebeveynlik" akımında olduğu gibi Anadolu'da zaten uzun zamandır uygulanıyor. "Ver eline kemirsin" denir; BLW olsun diye değil. Daha minicikken meyveler ağzına tutturulur, suyu içirilir ; Montessori olsun diye değil.

Ek gıdaya geçişimizi doktorumuzun da onayıyla rahat ve telaşsız yapıyorum. İlk haftalar yarım çay bardağı sebze çorbası yeter, 7. ay sonuna doğru 1 çay bardağına çıkabilirsiniz diyor doktorumuz. Bu sebeple fazla telaş etmiyorum.

İlk hafta patates ve kabak deniyorum. Tel süzgüye koyduğum patates ve kabakları buharda pişiriyorum. Parmak şeklinde kestiğim sebzeleri mama sandalyesinin tepsisine bırakıyorum. Mercanın keşfini keyifle izlemek üzere karşısına geçiyorum. Önce eline alıyor, bakıyor, düşürüyor. Sonra başka bir tanesini alıyor, ağzına doğru götürüyor. Tam tutturamıyor.. Düşürüyor.. Tekrar eline alıyor... Ağzına koyuyor ama ısıramıyor, yalıyor, beğenmiyor, sallıyor elinde..

Bu macera biraz zaman alıyor, sabırlı olmak gerekiyor.. İçimden ağzına tutmak, ısır ısır kızım demek geliyor.. Ama yapmıyorum, bekliyorum :) İlk günler bir ısırığı aldığında seviniyorum.


Sonraki günlerde ustalaşıyor ama bu sefer de ilgisini kaybediyor bu tanıdık yeşil ve sarı sebzeye. Domatesi deniyorum. Bayılıyor Mercan bu yumuşak ve kırmızı sebzeye. Her yere döke saça o kadar severek ve o kadar iştahlı "içiyor" ki, izlemeye doyamıyorum. Ama sonraki günlerde yüzünde döküntü oldu ve domatesin yaktığını düşünüp domatesi eline veremiyorum. Çorbalarına koyabiliyorum ancak. Sonraki günlerde muz, şeftali, kayısı,elma ve salatalık ile devam ediyoruz.

1 hafta 10 gün kadar ben kaşıkla yedirmeden bu şekilde takıldık. Çok eğlendik. Ama annelik içgüdülerim orta yollu bir yöntemde devam etmem konusunda beni uyarıyor. Yine dene sen Mercanın eline vermeyi ama bir yandan da sen yedir diyor içimdeki ses.

Bugünlerde hala tepsisine bırakıyorum bir kısım sebzeyi, ben çorba ya da püre yediriyorum. Kaşığı elimden alıp kendi yemeye çalışıyor. İzin veriyorum, dökse bile. Yoğurt koyuyorum kaşığına ve ağzına götürüp yiyor(dökülmeden kaşıkta kalanı tabi ki).

Bir de Mercan'ın favorisi taze soğan. Kemirmeye bayılıyor. Bir yandan kemiriyor, bir yandan benim yardımımla çorbasını kaşıklıyor. Taze soğanın iştahını açtığını gözlemledim. Bir de diş etlerini rahatlıyor diye söyleniyor.


Özetle;

Bence bebeğe şans verip kendi yemesine izin verilmeli. Ver eline kemirsin :)

BLW'nin temel mantığında atladığım bir kural var aslında. BLW de bebek ne kadar yiyeceğine ne kadar anne sütü içeceğine kendi kadar veriyor. İsterse daha fazla ek gıda yiyip kalan kısmında da süt içiyor. Bu kısmı ben pas geçiyorum şimdilik. Ek gıda porsiyonunu ben kontrol ediyorum. Zorlamıyorum ama tamamen Mercanın kontrolünde değil şimdilik. 

Ey annelik içgüdülerim, size sesleniyorum. Biraz daha uzun zaman ver kızına ve bırak kendi yesin..kendi ne kadar yiyecek bunu kendi kontrol etsin. (İç ses : Ama birkaç kaşık çorba yedireyim de doyması garanti olsun diyorum, haklı değil miyim, hmm ? )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder