İngilizcedeki "feeling blues" deyimini hep sevmişimdir. Hani hüznü, kederi, hatta depresyonu öyle güzel anlatır ki, türkçede de buna benzer bir deyim olsaydı keşke diye hayıflanırım bazen. Bizde bir sıçtın mavisi var ama bu tam olarak aynı zerafette değil :)
Hüznü tarif eden bu "blue", güneş batımından 10-15 dakika sonra fotoğrafçılarca "mavi saat" da denilen anlardaki "mavi" olsa gerek.. Bir günün bittiğini haber veren bu mavi, öylesine güzeldir ki, bitmesin isteriz, karanlık gece gelip bu maviyi kaplamasın.. ama karanlık çöker, artık önümüzde uzun bir gece vardır; belki soğuk, karanlık, ıssız ve belki yapayalnız geçecek bu gecenin ardından yine gün doğacaktır. Bizim yapmamız gereken geceyi telkinle, sabırla atlatıp, sabaha karşı ufka gözümüzü dikip tan kızıllığını beklemek olacak.
Şimdi metaforları bir yere bağlamak gerekirse, hamilelik aslında uzun güzel bir gün. Doğum da bu günün en güzel saatleri, harika bir macera. Doğumdan sonra hissetmeye başladıklarımız "blues","baby blues". Kimisi kısa bir mavi saatin ardından yeni güne başlayabiliyor, kimisinin hayatında ise karanlık bir gece başlıyor yeni günden evvel. Kiminin gecesi uzun kiminin ki kısacık.
Hamile iken insan gün ışığı gibi hissediyor cidden. O derece enerjik, o derece pozitif hissediyor ki içindeki güzel hisler yüzüne yansıyor. Ben hamileyken kendimi o güne kadar bulduğumdan daha güzel buldum. Aynadaki iki kişilik bedenimi çok sevdim. O zamana dek olmadığım kadar sakin oldum. Çünkü kendim değil bebeğim de etkilenecekti stres, kaygı, mutsuzluk duyarsam. Ki zaten içimden böyle bir his gelip bastırıyor da değildim, zaten mutlu ve sakin hissediyordum. Bu evrenin hamilelere torpili olsa gerek. Hamilelerin tek torpili evrenden değil elbette, etraftaki herkesten de torpilli oluyorsunuz aynı zamanda. Sokakta sizi görüp boynunu eğip gülümseyenler, sevecen şekilde karnınıza bakanlar, yol verenler, yer verenler, sen yorulma biz yaparızlar.. Öyle şımartılıyorsunuz ki insanın 9 ay değil 90 ay hamile olası geliyor.
Hamileliğin sonuna doğru karnınız kocaman oluyor, düşündüğünüzden daha kocaman. Şimdiye kadar bildiğiniz fizik kurallarını unutun! Ağırlık merkeziniz değişti, hoop işte öne doğru yalpalıyorsunuz :) Yine de herşey yolunda. Huzurlu ol, mmmm nefes all nefes ver. Huzurlu gebelik huzurlu bebek. Herkes aynı şeyi söylüyor. O zaman tadını çıkarmalı sakin sakin bu anların.
Hamilelik için biçilen süre 40 hafta. Ama tam 40 hafta dolunca doğuran kadınlar %2. Haftalar öncesinden de olabiliyor, 2 hafta kadar sonrasında da. Sonrası kısmı biraz duruma bağlı. Eğer bazı şartlar doktorun yorumuna bağlı olarak beklemeye uygun değilse, doktor sezeryan öneriyor.
40.hafta gelip çattığında ben hala doğurmamıştım. 1-2-3-4 gün sonra da hala doğurmamıştım. 9. güne kadar bekleyecektik, 5. günde teşrif etti kızımız.
Doğum başlı başına bir macera. Hikayesini şurada detaylı yazmıştım.
Doğum sonrası karambol bir dönem var, adına lohusalık deniyor.. Bizde 40 gün sürdüğüne inanılıyor, gavurlar işte buna baby blues deniyor. Postpardum depresyon sadece ilk 40 gündeki depresif hali değil, daha geniş bir dönemi tanımlıyor, ama en sık görülen dönem ilk günler, haftalar, ilk aylar.
Karnınız boş, artık "sihirli hamilelik" günleri bitti, şimdiki hisleriniz ne olmalı bunu tartıyorsunuz. Acaba yeteri kadar mutlu muyum, annelik daha da daha da mutlu bir duygu değil miydi, hep öyle anlatılmaz mıydı ? "Anne olmak dünyanın en güzel duygusu" kadınlarca bugüne kadar en çok tüketilen cümle olabilir mi? Ben mutluluktan ziyade şaşkınım, bu normal mi ?
İç dünyanızda bu gibi çekişmeler süregitsin bir yanda kilolarım kaldı mı gitti mi diye bazı boş kadınsal kaygılar.. bir yanda teni kadife gibi dokunsanız kırılacak gibi hissettiğiniz miniminnacık bir insan yavrusu. Sütüm geldi mi, yetti mi, bebek doydu mu. Bebek ağlıyor, acıktı emzir direktifleri, bebek ağlıyor, gazını çıkar direktifleri..Gecenin üçünde kucağımda bebek şaşkınca neden susmadığını anlamaya çalışırken annem giriyor odaya, annemin kucağında pıt diye susuyor "benim kızım". Bebekler herşeyi hissederlermiş, gergin miyim acaba? İyi bir anne olamayacak mıyım ?
Kimse bebeğe dokunmasın istiyorum. Mevsim kış, kimse aksırmasın, tıksırmasın.. Kimse öpmesin onu. Bedenimden ayrılmadı sanki bu küçük beden ve bütün varlığımla onu sarıp sarmalamak, korumak istiyorum. Bütün var oluş amacım, her bir hücremin var oluş amacı, sanki bu dünyaya ait olmayan, bizden apayrı duran, mis gibi kokan, yumuşacık teni kucaklamak, okşamak. Cennetten gelme derler ya bebeklere, hak vermemek mümkün değil, bu dünyaya ait olmayan bir tarafları var.
İşte böyle, sadece birkaç gün içinde fiziken ve ruhen bu derece büyük değişimler sonucu dev gel-gitler oluşabiliyor. İşte tehlikeli görülen şey bu durum, bu gelgitlerin en uç noktada anneye kendine ya da bebeğine zarar verme hissi doğurması.
Ben neyse ki bu baby blues kısmını pek hasarlı geçirmedim. Sadece biraz karmaşık duygular, yetememe hissi ve hayal ettiğim gibi olmaması.. anne olmayı çok sonraları anlatıldığı kadar "muhteşem" buldum.
Postpardum depresyon denir mi bilemiyorum ama ben bebeğim 4 aylıkken bir bitmişlik hissine kapıldım. 40 günlükten beri bebeğime kendim bakıyordum. Uykusuzluğum ve yorgunluğum artık hat safhalardaydı. Bebeğimi genelde kucağımda uyutuyordum, sallayarak, gezdirerek. Kendi kendine uyumasını öğretmek için verilecek eğitimin 4. aya bekletilmesi yazıyordu çoğu yerde. İlk 3 ay bebeğe her türlü ilgi ve şefkati vermeli, güvenini kazanmalıydık. Bunda bir yanlışlık bulmuyorum ve yaptığıma pişman değilim. Ancak 4. aya geldiğimiz gün ben artık bitmiş durumdaydım. Yorgunluk, halsizlik, yalnızlık, çaresizlik.. Gündüz uykularına yatıramadığım ve yorgun görünen bebeğime ne yapmam gerektiği konusunda o kadar çaresiz hissettiğim oluyordu ki oturup ağlamaktan başka elimden birşey gelmiyordu. Hem o dinlensin istiyordum hem de kendim dinlenmek istiyordum. O dönem zor geçti, neyse ki kısa sürdü. 1-2 hafta içinde uyku eğitimini denedim, başarılı oldum, sallamayı mazide bıraktık. (Gerçi uyku maceralarımız bitmedi hala sürüyor, ilgili macera uyku etiketinden okunabilir) En azından benim depresif halim o günlerde kaldı.
Şimdi dönüp baktığımda pişman olduğum şeyler elbette var. "Tecrübe" yaşayarak ediniliyor. Ama genel olarak bu işi iyi kıvırdık bence anne-kız, Mercanla. Karanlık gece kısa sürdü, gün çabuk doğdu. Aydınlık günler bizi bekliyor..Nerede bir depresif anne varsa, bilsin ki elbet güneş doğuyor. Geceyi sabırla geçirip, günün doğmasını bekle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder