Götürüler, getiriler, hayat dediğimiz elimizde kalanlar
Ve işte iş
hayatına döndüm.
Hani ne zamandır
kafamda kurguladığım, sorguladığım, ve artık yüzde yüz vazgeçtiğime dair
kalıbımı bastığım iş hayatına..
Ara ara kafamda işe
dönme konusunda “yok o sayfa benim için kapandı” diyen sesim yankılanıyor.
Ay diyorum canım
yaaa ne kadar da kendinden emin, daha öğrenecekleri var.
Anneliğin ilk
aylarında ne işi ne de fani başka bir konuyu pek fazla düşünmedim.
Hayatta kalmaya
ve Mercanı mutlu bir şekilde hayatta tutmaya çalışmaktaydım zira.
Fiziksel ve
ruhsal olarak çok zorlandığım günlerden geçerken bir yandan da maddi dünyadan
uzaklaşarak ruhsal bir iyileşme haline de büründüğüm doğrudur.
Annelikle beraber birçok maddi şeyin değeri kaybolmuştu
gözümde
Kariyer, terfi, alışveriş, indirim, o marka, şu moda, bu
maaş..
Aylarca birkaç kot, birkaç tişörtle mutlu mesut yaşadım
mesela.
Hani şunlar dönüyordu
kafamda : Yoruldum, bittim, yapamıyorum, beceremiyorum, daha ne kadar
yorulabilirim ki, uykusuzluk, uyku, neden uyumuyor, neden uyanıyor, neden
ağlıyor, doymadı mı....
Ama bir yandan da
şunlar : Aa bahar geldi, ağaçlardaki yeşil filizler ne hoş, amaan mal mülkü
neyleyim, hayat basit yaşanınca güzel, bu eşyalardan ne kadarına ihtiyacımız
var ki, paraya gerçekten ihtiyacımız var mı, bebeğim sen ne güzelsin, mis
kokuyosun..
Bütün
bunları yaşarken bir yandan da alternatif bir hayat kurgusu yapıyordum
kafamda.
İş fikirleri araştırdım. Düşündüm. Arkadaşlarımla konuştum.
Birkaç güzel fikrim de oldu. Hatta
birisi için aileden ciddi destek de gördüm.
Ancak iş aksiyon kısmına gelince hep bi çakozlama oldu.
Evde bol bol zamanım olur, fikre zaman ayırırım diyordum ama
ben tuvalete gitmeye zaman bulamazken buldum kendimi.
Sıcak çay içmeyi unutmuşken, uykuya hasretken,
ve belki de en önemlisi çoğu zamanımı Mercanla birebir
geçirirken(yüzdeyüz gönüllü olarak) fikrimi olgunlaştırmaya, tartışmaya,
düşünmeye, üzerine çalışmaya ne vaktim uygun oldu ne de durumum..
Bırak ekstra zamanı ortada kimsecikler yokken, Mercana tek
başıma bakmakta bayaaağğ zorlanıyordum.
Ya meyvesini atlıyorum, ya güzel yemek yediremiyorum, ya
kendim yemek yiyemiyorum, ya da mutsuzluktan yorgunluktan geberip herşeyi
yetiştiriyorum, bu sefer de güzel oyunlar oynayamıyoruz, eğlenemiyoruz. Hep bi
yerden bi patlak kalıyormuşum gibi geliyor.
Bak bi de bu zorluklarla değirmenlere karşı savaş
açmışçasına cebelleşirken, topluma sorsak “çalışmıyorsun” statü olarak.
“Anne olmak” hali insanı her türlü meslekten kat be kat
meşgul ediyor ama bana hala o kadar çok “evde sıkılmadın mı” diyen çıkıyordu
ki.
Evdesin yatıyosun sanıyo herkes.
Ha etraftan banane tabi ki ama kendime karşı da suçlu
hissettiğim oldu, o kadar sene oku, dirsek çürüt falan sonra bir anda bırak..
Birkaç ay zorladım bu alternatif hayat işini, hani hem
Mercandan kopmayayım hem de çalışayım kazanayım hesabı yapıyorum..ama ciddi
anlamda zorladım kendimi.
Mercan uyur uyumaz koştura koştura bilgisayar başına geçtim.
Araştırma geliştirme faaliyetleri yapmak üzere..
Ama Mercan bu, yarım saat uyur uyanır, bazen olur onu da
uyumaz, gazı olur, dişi çıkar.. bebek bu. Öngörülemiyor ki.
Uyku eğitimine bu kadar kafa yorma sebebim buydu belki de.
Kendi zamanımı planlama özgürlüğüne kavuşma isteği.
Saat gibi kurayım “bebe”yi, zemberek tam 1,5 saat sonra
atsın, pastamız pişmiş olsun, öhm bebeğimiz uykusunu almış ve 4 saat sonra
tekrar uyumaya hazır olsun
Yok işte öyle bir dünya
Bu sefer arada kalmışlık, insanı bitiren bir sıkışmışlık
duygusu..
Bir kolumdan “Mercanla geçir zamanını, onunla ilgilen,
kendine de bu kadar yüklenme” düşüncesi çekerken diger kolumdan ”hadiii, super anne
ol ve hem bebekle ilgilen hem de bağımsız bir hayat için super bir fikir bul ve
bunu hayata geçir!” düşüncesi çekiyordu.
Mercan yavrum, ne zaman ki bu arada kalmışlık duygusu ile
gerilsem hissediyordu bence ve uyucağı varsa uyumuyor, kendi kendine oyalanası
varsa oyalanmıyor, vıyık vıyık ağlıyordu
“Annemde bir gerginlik var, Allahım kesin ters giden
birşeyler var, kesin korkunç birşeyler oluyor, anneee noluyor söyle banaaaa !!”
Böyle bir gerginlikle kim nasıl uyuyabilir ki el kadar bebek
uyusun yahuuu
Sonra bişey oldu. Koydum herşeyi bir kenara. Hayallerimi ve
mantığımı çarpıştırdım. Haydi dedim buyrun Meydan muharebesine.
Hayallerim dediğim de öyle ulaşılamaz şeyler değil.
İstiyorum ki “sade” bir hayatımız olsun. Bu kalabalıklardan,
yetişememe duygusundan, telaştan, tüketmekten, karbon monoksitten, trafikten, kornadan…
mümkün olduğunca uzak olalım.
Mercan doğayla içiçe büyüsün. Ağaçları tanısın. Sonbaharın
gelişini, ilkbaharın doğayı canlandırışını gözleriyle görsün, elleriyle
hissetsin..
Şimdi bu sade hayata erişmek için buradaki herşeyi bir
kenara bırakıp tek bir günde radikal bir terk ediş de mümkün.
Bu anne olmadanki halime daha bir Uygun
Ama annelikle beraber karakterime eklenen bir modülümüz var
: Mantık!
İşte tamda burada mantık süzgecini kullanıp “3 vakit”
beklemenin herşeyi çok daha erişebilir yapacağını söyledi beyin hazretleri.
Sonuç olarak karar verdim:
Kendimiz ve Mercanımız için hayal ettiğimiz hayata yatırım
için biraz daha devam edebilirim ve bu sırada Mercanın zorlandığım bakımında yardım
almamda mümkün olacak.
Kazandığım ile yemek,temizlik,Mercanın bakımı gibi konularda
yardımı satın almış olacağım aslında, kalan zamanda Mercanla eğlenebileceğim,
İş hayatında 4.günümde doğru karar verdiğimi hissediyorum.
Götürüler, getiriler, hayat dediğimiz elimizde kalanlar..
Sabah yeni uyanmış yumoş kıvamındaki Mercanı bırakmak
dünyanın en zor şeyi oluyor,
Öğlenleri gidiyorum ama yine bir ayrılık sahnesi L
Saatlerce trafikte kaldığım için bacağım ağrıyor
Durmadan Mercanın resimlerine bakıyorum, içimden durmadan
çocuk şarkısı söylemek geliyor
Kokusu burnumda tütüyor
Evin sıcak ışıklarını, perdeden süzülen güneşi, parkı,
kedileri özlüyorum
Ama öte yandan;
Tıkanıp kaldığım “sadece bende uyuyor” sendromunu atlattık, Fatma
ablamızda uyumaya alıştıktan sonra artık babası da uyutabiliyor
Piyanoya başladım yeniden, ki bu ileriye dönük Mercan için
güzel bir “yatırım”, kendim için ise tarifsiz derecede keyifli, Mutlu anne Mutlu
Mercan
Spora başlamaya niyetlendim, henüz bunu devreye alamadım,
ama hedefliyorum
Sosyalliğimi geri aldım, işyerinde kahve+geyik yapmanın dayanılmaz
hafifliğine kavuştum
Bunun bir formulü yok tabi ki. Onu ona ekle ondan çıkar
diyip sonuç x ise mutluyuz diye birşey yok.
En büyük motivasyonum mantıkla hareket etmek, geleceğe
yatırım yapabilmek ve en önemlisi bunun geçici bir süreç olması..
Evde kalıp düşünürken başka bir hayatın mümkün olduğuna ikna
oldum.
Şimdi bunun daha kolay olması için dişimi sıkmak düşüyor
bana, bir 3-5 sene daha..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder